24 Kasım 2010 Çarşamba

PAPAĞANIN KIYASI veya SUÇLUYA CEZA VERİRKEN

Bir bakkal vardı, onun bir de papağanı vardı. Yeşil renkli, güzel sesli ve konuşkan bir papağandı. Dükkânda bekçilik yapar, bütün alışveriş edenlere hoş nükteler söyler, onlarla şakalaşırdı. İnsanlara hitap ederken insan gibi konuşurdu; papağan gibi ötmede de mahareti vardı.
Efendisi, bir gün evine gitmişti. Papağan, dükkânı gözetliyordu. Ansızın bir kedi, kovaladığı fareyi tutmak için dükkâna daldı. Zavallı papağan can korkusundan, dükkânın bir başka tarafına kaçtı; orada bulunan gülyağı şişesini de devirdi, yağlarını döktü.
Sahibi, evden çıkageldi. Huzur içinde, patron edası ile dükkâna geçti, oturdu. Bir de baktı ki dükkân yağ içinde, elbisesi de yağa bulaşmış. Papağanın yaptığını anlayıp onun başına bir vurdu; papağanın dili tutuldu, başındaki tüyler döküldü, kel oldu.
Papağan, birkaç gün konuşmayı kesti, söz söylemedi. Bakkal da pişmanlığından âh vâh etmeye başladı. Sakalını yolmakta, eyvah etmekte, “O zaman keşke elim kırılsaydı da o güzel sözlünün başına vurmasaydım” demekteydi. Kuşu yine konuşsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi.
Üç gün, üç gece sonra bakkal şaşkın, üzgün, ümitsiz bir hâlde dükkânda otururken ve binlerce kedere, gama eş olup; “Bu kuş acaba ne vakit konuşacak?” diye düşünüp dururken, tas ve leğen dibi gibi tüysüz kafasıyla bir Cevlakî[1] geçmekteydi. Papağan onu görünce hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı:
“Ey kel, neden kellere karıştın? Yoksa sen de şişeden gülyağı mı döktün?”
Onun bu kıyasından halk gülmeye başladı. Çünkü papağan, hırka sahibi dervişi kendisi gibi sanmıştı.
Temiz, seçkin kişilerin hâlini kendine kıyas etme. Gerçi yazıda (aslan manasına gelen) “şîr”, (süt manasına gelen) “şîr”e benzer. Her iki suretin birbirine benzemesi caizdir; acı su da, tatlı su da berraktır. Zevk sahibinden başka bu farkı kim anlayabilir? Onu bul; tatlı su ile acı suyun farkını ancak o anlar. 

Kaynak: Mevlânâ, Mesnevî,Cilt: 1, beyit nu: 247-276


[1] Cevlakî: Kalenderiye tarikatının Cevlakiyye koluna mensup derviş. Cevlakiyye, İran’ın Sâve şehrinde doğan Cemaleddin-i Savî (ö.1232) tarafından kurulmuştur. Cevlakî dervişleri, nefislerini tahkir etmek maksadıyla halk tarafından hor görülmek için başlarındaki kılların tümünü (saç, sakal, bıyık, kaş) keserler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder