25 Aralık 2010 Cumartesi

Veli, öğrenciye öğretmenin otoritesini tanıtmalıdır

Yıldırım Bâyezıd'ın (1360-1403) oğlu şehzâde Süleyman'ın öğretmeni, "- Padişah oğludur, iyi eğitilsin" diyerek kendisi ile fazlaca ilgilenir, hatta bazen sopayla dövmeyle korkuturmuş. Bir gün şehzâdenin vücudu incinmiş, babasına demiş ki,
"- Baba, ben senin  oğlun değil miyim?" Babası demiş ki,
"- Ne demek? Oğlumsun ve tacımın tahtımın varisisin."
" Baba sen Rum (Anadolu topraklarının) sultanısın, ben de senin oğlunum. Peki bu hoca ben niçin köleler gibi dövüyor, ayağımı falakaya çekiyor?" Babası demiş ki,
"- Vay oğlum! Yarın vayarım, o danişmende (öğretmene) ben yapacağımı bilirim" demiş.
Yıldırım, sabah olunca hocaya haber göndermiş, demiş ki,
"Süleymanın zihnine bir şey takılmış. Onu gidermemiz gerek. Beraber geldiğimizde beni onun gözü önünde döv. Yoksa iş fesada varır; oğlan mektebe artık gitmez olur."
Oğluyla beraber mektebe gelen Padişah, "- Bre danişmend (öğretmen)! Ben sana oğlumu okutmaya verdim. Sen niçin benim oğlumu kölelerle beraber döversin?" deyince, öğretmen ayağa kalkar,
"- Sen kimsin, oğlun da kim oluyor?" deyip, hazırladığı sopayı bazen  padişahın eteğine, bazen duvara, yere değecek şekilde sağa sola sallamaya ve vurmaya başlar. Bir iki kez de şehzadeye dokundur, padişahı mektepden dışarıya kovalar. Çaresiz kalan çocuk, dersiyle meşgul olur.
Şehzade eve dönünce, Padişah der ki,
"- Oğlum, o hocan ne yavuz kişiymiş. Beni dahi dövdü. Var edebinle uslu otur, oku."

Kaynak: Ali b. Hüseyin el-Amâsî, Tarîku'l-Edeb, haz. Mehmet Şeker, Ankara: DİB Yayınları, 2002, s. 49-50, 116-118