26 Kasım 2010 Cuma

Kötü bir çevrede yaşamanın kişiye etkisi

Birisi, güzel koku satanların çarşısına gelince aklı başından gitti, büzülüp yere yıkıldı. Halk derhal başına üşüştü. Herkes “Lâ havle” diyerek derdine derman aramaktaydı. Birisi, eliyle kalbini yokluyor, atıp atmadığını anlamak istiyordu. Öbürü yüzüne gül suyu serpiyordu. Gül suyunu serpen bilmiyordu ki, o alanda onun başına ne geldiyse gül suyundan geldi. Biri, bileklerini, başını ovuyor; öbürü, (serinlesin, ateşi düşüp kendine gelsin diye, göğsüne sürmek maksadıyla) samanlı ıslak balçık getiriyordu. Biri, öd ağacıyla şekeri karıştırıp tütsülüyor; başka biri, elbisesinin bir kısmını soyup üstündekileri hafifletiyordu. Birisi, nasıl atıyor diye nabzını yokluyor; öbürü, eğilmiş ağzını kokluyor, şarap mı içmiş, esrar mı çekmiş, yoksa afyon mu yutmuş, anlamak istiyordu. Halk, onun neden bayıldığını anlayamamış, şaşırıp kalmıştı.
Derhal akrabalarına haber verdiler; “Filan kişi, filan yerde, perişan bir hâlde düşüp kaldı. Neden bayıldı, ne oldu da leğeni damdan düştü (rezil ve perişan oldu), kimse bilmiyor.”
O debbağın[1] iri yarı, güçlü kuvvetli, bilgili anlayışlı bir erkek kardeşi vardı. Hemencecik koşa koşa geldi. Elbisesinin yenine biraz köpek pisliği almıştı. Halkı yararak, feryat ederek kardeşinin başucuna geldi. “Ben onun neden hastalandı biliyorum” dedi. Kardeşi kendi kendine dedi ki; “Şu köpek pisliği onun beynine, damarına, iliğine kat kat sinmiştir. Çünkü o, rızkını elde etmek için her gün, akşamlara kadar pisliğe gömülmüş olarak, pis kokular içinde debbağlık yapmaktadır”.
O genç, bayılan kardeşine vereceği ilâcı kimse görmesin diye halkı uzaklaştırdı. Gizli bir şeyler söylüyormuş gibi ağzını debbağın kulağına götürdü. Sonra da elindeki pislikten bir parçayı onun burnuna sürdü. Kısa bir süre sonra adam kımıldamaya başladı.
Halk, “Bu şaşılacak bir efsun! Bu efsunu okuyup baygının kulağına üfürdü. Adam âdeta ölmüştü, efsun imdadına yetişti!” dediler.

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 4, beyit nu: 256-300


[1] Arapçada “debbağ”, hayvan postunu işleyen kimseye denir. Debbağlık, dericilik demektir. Debbağ kelimesi zaman içerisinde “Dabak”, sonra “Tabak”, Debbağ (Arapça) + hane (Farsça) kelimesi ise “Dabakhane”, “Tabakhane” olmuştur.
Eski zamanlarda, ham deri, kıllardan, et ve yağ tabakalarından temizlendikten sonra, o deriyi en iyi bir şekilde, sıcak köpek pisliğindeki kimyasal enzimler kıl köklerinden arındırır ve parlatırmış. Bu yüzden debbağlar işleri gereği devamlı surette köpek pisliği kullanırlarmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder