26 Kasım 2010 Cuma

Hedef ve vasıta uyumu


Akıl (ve ruh) ile nefs arasındaki savaş, Mecnun’un devesiyle çekişmesine benzer.
Mecnun’un sevdası, ileride bulunan Leyla’ya kavuşmak; devenin sevdası ise geriye dönüp yavrusuna ulaşmak…
Mecnun bir an bile kendisinden geçip gafil olsa, deve hemen dönüyor, geri gidiyordu.
Mecnun, tamamıyla aşkla, sevdayla dolu olduğundan, kendisinden geçmemesine imkân yoktu. Kendisini gözetleyecek olan akıldı; fakat aklını da Leyla’nın sevdası kapmıştı. Deveye gelince; o çok çevikti, fırsat kollayıp durmaktaydı. Yularını gevşek hissetti mi, anlardı ki Mecnun daldı gitti. Hemen geriye dönüyor, yavrusunun bulunduğu tarafa doğru gitmeye başlıyordu. Mecnun kendisine geldiğinde, evvelce bulundukları yerden fersahlarca geriye gittiklerini anlardı.
Üç gün böyle yol aldılar. Mecnun, sanki yıllarca yol almış gibi şaşkınlığa düşmüştü. Sonunda dedi ki; “Ey deve! Mademki ikimiz de âşığız ve birbirimize aykırıyız; o zaman arkadaşlığa lâyık değiliz! Senin sevgin de, yuların da bana uygun değil. Senden ayrılmam gerek!”.
(Mecnun) Bu sözleri söyleyip kendisini deveden fırlatıp attı, “Ne zamana kadar bu dertten yanıp yakılacağım, yandım artık!” dedi.
Mevla’nın aşkı, hiç Leyla’nın aşkından daha değersiz olur mu?

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 4, beyit nu: 1534-1561. Bu hikâye için ayrıca bkz. Mevlânâ, Fîhi Mâ Fîh, Meliha Anbarcıoğlu tercümesi, s. 27

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder