23 Kasım 2010 Salı

İHTİSAS YAPAYIM DERKEN İLİMDE KÖRELMEMEK


Sehl b. Muhammed es-Sicistânî şöyle anlatmıştır:
Kûfe’den bir görevli gelmişti. Padişahın Basra’daki memurları arasında onun kadar beceriklisini görmedim. Bir gün yanına girip selam verdim.
“- Ey Sicistanlı! Basra’da en bilgiliniz kim?” diye sordu. Şöyle dedim,
“- Asmaî’nin ilmini en iyi bilenimiz Ziyâdî’dir. En iyi nahivcimiz Mâzinî, en iyi fakîhimiz Hilâl, hadis ilmini en iyi bilenimiz Sâdıkânî, en iyi yazarımızsa Kelbî’dir. Ben de Kur’an ilmini bilirim.”
“- O halde yarın onların hepsini topla!’” dedi.
Ertesi günkü toplantıda aramızda şöyle bir muhavere geçti:
“- Hanginiz Mâzınî?”
“- Allah sana merhamet eylesin! Benim!”
“- Zıhar kefareti olarak şaşı köle azat etmek caiz midir?”
“- Ben fakîh değil, Arapçacıyım.”
“- Ey Ziyâdî! Karısıyla mihrinin üçte biri karşılığında muhâlaa[1] yapan kişinin nikah akdi hususunda ne dersin?”
“- Bu benim alanım değil, Hilâl’e sor!”
“- Ey Hilâl! İbn Avn, Hasan’dan kaç tane müsned rivayet etmiştir?”
“- Ben yalnızca fakîhim. Muhaddis olan Sâdıkânî’dir.”
“- Ey Sâdıkânî! Hud suresinin 5. Ayetinin kıratları nasıldır?”
“- Bu benim alanıma girmez. Ebû Hatim’e sormalısın!”
“- Ey Eba Hatim! Müminlerin Emîrine Basra halkının ihtiyaç içerisinde olduğunu, ürünlerinin zarara uğradığını ve bunun çaresine bakmasını nasıl bildirirsin?”
“- Allah sana merhamet eylesin! Ben kâtip ve bidat ehli değilim.”
“- Bir insanın elli yıl ilim tahsil edip de sonunda sadece bir dalı bilmesi ne kötü! Bizim Kûfe’nin âlimi Kisâî’ye sorulsaydı bunların hepsini cevaplandırırdı.”
Kaynak: İbnü’l-Cevzî, Kitâbu’l-Ezkiyâ (Zekiler Kitabı), İstanbul: Şule Yayınları, 2006, s. 67-68


[1] Muhâlaa: Fıkıh’ta, bir kadının kocasına bir miktar mal vermek suretiyle boşanmasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder