22 Kasım 2010 Pazartesi

İBADET VE ALIŞKANLIK

Beş vakit namazını kılan biri, bir beynamazla uzun müddet yoldaş olur. Bunun ne namaz kıldığını ne de abdest aldığını görür. Bir gün buna,
“- Behey dost! Namaz dinin direği ve İslam’ın esasıdır.”
Bu söze cândan eyle îttimâdı
Namaz oldu sarây-ı din imâdı
(Bu söze candan, tâ içten itimat et ki namaz dini sarayının direğidir.)
Niçin namaz kılmazsın? Yoksa farz olduğunu mu bilmezsin?”
Beynamaz:
“- Behey kardeş, çocukluk yaşımdan beri ibadet etmek âdet olmamış. O sebepten güç geliyor.”
Namaz kılan adam:
“- Bunun çaresi kolay. Kırk gün sabah namazına devam et. Eğer ondan sonra terk edebilirsen gel sana bin akçe vereyim.”
Beynamaz:
“- Gel sen üç gün namazı terk et. Eğer ondan sonra kılabilirsen ben sana her ne dilersen vereyim.”
Kime terk-i ibâdet olsa âdet
Tutar cânın kesel kalbin kasâvet
Vuzû için eline alsa bardağ
Yanında şöyle sengîndir ki bir dağ
Namaza kasd eder olsa varıp sor
Ki mescid ona mahşerdir ezan sur
(Kime ibadeti terk etmek âdet olsa, bütün vücudunu tembellik, kalbini kasavet kaplar.
Abdest almak için eline bir bardak (testi) alsa, ona bu, taştan bir dağ gibi ağır gelir.
Namaz kılmaya niyetlenince yanına yaklaşır sor. Mescid ona insanların kıyamet günü İsrafil’in üfüreceği sûr gibi gelir.)

Kaynak: Latifeler, s. 295-297

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder