26 Kasım 2010 Cuma

Gizli ilimleri öğrenmenin tehlikesi


Hz. Musa’ya genç bir adam dedi ki; “Hayvanların dillerini öğrenmek istiyorum. Bu suretle kurdun, kuşun sözlerini duyayım da dinime ait işlerde ibret sahibi olayım. Çünkü Âdemoğullarının bütün sözleri, suya, ekmeğe, şana, şerefe, gösterişe ait.”
Hz. Musa, “Hadi efendim, hadi! Vazgeç bu hevesten. Bunun önünde sonunda pek çok tehlikesi var.” dedi.
Adam, Hz. Musa men ettikçe daha da istekli oldu, meselenin üstüne iyice düştü. Hz. Musa, “Ya Rabbi! Taşlanmış şeytan, galiba bu saf adamı kandırıp etkisi altına almış. İstediğini öğretsem ona zararı dokunacak, öğretmesem gönlü kötü zanda bulunacak” dedi.
Cenab-ı Hak buyurdu ki; “Ey Musa! Öğret, çünkü biz, lütuf ve keremimizden, hiçbir duayı asla reddetmeyiz”.
Hz. Musa dedi ki; “Ya Rabbi! Sonra pişman olacak, elini dişleyecek, elbiselerini yırtacak.”
Cenab-ı Hak, Hz. Musa’ya, “Ey Musa! Sen onun istediğini ver, irade ve ihtiyar (tercihte bulunuş) elini aç da dilediğini yapsın. Hesap vakti sevap da ihtiyarî olarak yapılan işe verilir, azap da.”
Hz. Musa, tekrar o adama şefkatle öğüt vererek dedi ki; “İsteğin şey seni mahcup eder, yüzünü sarartır. Gel, bu sevdadan vazgeç. Allah’tan kork. Şeytan, seni aldatmış, o sana ders vermiş!”.
Adam dedi ki; “Bari hiç olmazsa, kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği yapan köpek ile kümes hayvanlarının, tavuğun dillerini öğret”.
Hz. Musa dedi ki; “Tamam, peki. Allah’ın lûtfu erişti. Bu ikisinin dillerini anlayacaksın. Artık yürü git!”.
Adam, sabah vakti, “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım?” diye tecrübe için kapının eşiğinde beklemekteydi. Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere düştü. O ekmek parçasını hemencecik bir horoz kapıverdi.
Köpek ona dedi ki; “Sen bize zulmettin. Buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de. Hâlbuki ben bunları yiyemem. Böyle olduğu hâlde, bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği bile kapıyorsun!”
Bu sözü duyan horoz dedi ki; “Merak etme. Bu ev sahibinin atı sakatlanıp ölecek, köpeklere bir bayram olacak.”
Ev sahibi adam bu sözleri duyunca derhal atı sattı. Horozun dediği çıkmayınca, köpeğe karşı mahcup oldu.
Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek ağzını açıp dedi ki; “Hem zalim hem de yalancısın! Hani at sakatlanacak demiştin, ne oldu!”
İşten haberdar olan horoz, köpeğe dedi ki; “Onun atı sakatlandı, ama başka yerde sakatlandı. O, atını satıp zarardan kurtuldu. Uğrayacağı zararı başkalarına yükletti. Fakat yarın katırı sakatlanacak; o nimet de ancak köpeklere nasip olacak.”
O haris adam, hemencecik katırı da sattı.
Üçüncü gün, köpek horoza dedi ki; “Ey, yalancıların bey! Hani, nerede vaadin?” Horoz dedi ki; “O, alelacele katırı da sattı; fakat yarın kölesi ölecek. Kölesi ölünce de akrabası, yoksullara, köpeklere ekmekler dağıtacaklar.”
Adam bunu duyunca köleyi de satıp zarardan kurtuldu. “Âlemde üç zarardan da kurtuldum. Kümes hayvanlarıyla köpeklerin dillerini öğrendiğimden beri kötü takdirlerden kendimi kurtardım” diye şükürler etmekteydi.
Ekmekten mahrum kalan köpek, ertesi gün dedi ki; “Ey boşuna atıp duran, densiz ve yalancı horoz! Yalanın, düzenin ne zamana kadar sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?”
Horoz dedi ki: “Hâşâ! Ne ben yalan söylerim, ne benim cinsimden olan öbür horozlar. O köle, müşterisinin yanında öldü ve müşteri iki kat zarara girdi. O adam malını kaçırdı, ama iyi bil ki kendi kanına girdi. Yarınki gün ev sahibinin kendisi ölecek. Mirasına konan, feryat ve figan ederek bir öküz kesecek. Böylece yarın, adam ölünce sana epeyce yemek düşecek. Atın, katırın ve kölenin ölümü, bu ham mağrur adama gelecek kazaya engel olacaktı. Fakat o, malının ziyan olmasından ve bu yüzden derde düşmekten kaçtı. Malını çoğalttı, ama kendi kanına girdi!”
O habis herif bunları duyunca ateşlenip koşa koşa Hz. Musa’nın kapısına dayandı. “İmdadıma yetiş!” demekteydi. Hz. Musa dedi ki; “Ben sana evvelce söylemiştim. Akıllı kişi, bir şeyin sonunu evvelden görür; cahil kişi ise ancak sonunda ve zuhurunda görür.”
Adam tekrar feryat edip dedi ki; “Ey iyi ahlâklı, lûtfet! Yaptıklarımı başıma kakma, yüzüme vurma! Sen, benim liyakatsizliğime iyi bir karşılık ver, lûtfet!”
Hz. Musa dedi ki; “Oğul! Ok yaydan fırladı. Okun geri gelmesi âdet değildir. (Allah’ın verdiği hüküm geri dönmez.) Fakat bir iyilikte bulunmak isterim ki ölüm zamanı ruhun kabzedilir (alınır)ken imanlı ölesin.”
Tam bu sırada adamın hâli değişti. Bu, ölüm alâmetiydi. Dört kişi alıp onu evine götürdüler. Adamcağızın ayakları birbirine dolaşıyordu. Hz. Musa, o seher vakti duaya başladı:
“Ya Rabbi! Sen, onun imanını alma. Ey kullarını seven Rabb’im! Onun elini tut!”
Cenab-ı Hak buyurdu ki; “Peki. Ona imanını bağışladım. Hatta dilersen şimdi dirilteyim de. Değil yalnız onu, hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları dirilteyim”.
Hz. Musa dedi ki; “Ya Rabbi! Bu dünya, ölümlü dünyadır. Sen onu aydınlık ve baki olan âlemde, âhiret âleminde dirilt. Sonunda yine ölecek değil mi? Geçici olarak dirilmekte fayda yoktur.”

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 3, beyit nu: 3266-3398

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder