25 Kasım 2010 Perşembe

İletişim çatışmaları

Bir adam, dört kişiye bir dirhem verdi.
Adamlardan birisi, “Ben bu parayı engûra vereceğim” dedi.
Öbürü Arap’tı. “Hayır” dedi, “Ben ineb isterim herif, engûr istemem!”
Üçüncü kişi Türk’tü. “Bu para benim” dedi, “Ben ineb istemem, üzüm isterim.”
Dördüncü ise Rum’du. Dedi ki; “Bırakın bu lafları! Biz istafil isteriz”.[1]
Derken birbirleriyle çekişmeye, kavgaya başladılar. Çünkü adların sırrından gafildiler. Ahmaklıklarından, birbirlerini yumrukluyorlardı. Bilgisizlikle dolu, bilgiden boş adamlardı bunlar.
Orada çeşitli dil bilir, sır sahibi, kadri yüce birisi olsaydı, onları uzlaştırır, barıştırırdı. Onlara derdi ki; “Ben bu bir dirhemle hepinizin isteğini yerine getiririm. Gönlünüzü, hiçbir art düşünceye kapılmadan, hile yoluna sapmadan bana teslim edin. Bu bir dirheminiz, sizin istediğiniz şeylerin hepsini yapar. Bir dirheminiz dört muradı da yerine getirir. Dört düşman da uzlaşır, birliğe ulaşır, bir olur. Sizin her birinizin sözü savaşa, nifaka sebep olur, fakat benim sözüm sizleri uzlaştırır, birleştirir. Öyleyse siz susun, dinleyin de konuşma hususunda diliniz ben olayım. Sizin sözünüz yüz türlüdür, eseri ise ancak savaş ve öfkeden ibarettir”.

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 2, beyit nu: 3679-3712


[1] Farsçada ‘engûr’, Arapçada ‘ineb’ Rumcada ‘istafil’ “üzüm” demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder