26 Kasım 2010 Cuma

Olgunlaşma yolunda öğretmenin muamelesine sabretmek

Nohut tencerede ateşten canı yandı mı, yukarıya doğru sıçramaya başlar. “Neden beni ateşe attın, kaynatıyorsun? Mademki satın aldın, niye bu hâllere uğratıyorsun?” der.
Nohut pişiren kadın da nohuda kepçeyle vurup der ki: “Hayır! Güzelce kayna, tencereden çıkmaya kalkışma. Ben seni sevmediğimden, senden hoşlanmadığımdan ötürü kaynatmıyorum. Bir zevke, bir çeşniye sahip ol da gıda hâline gel; yen, cana karış diye kaynatıyorum. Bu imtihan, seni horlamak için değil. Bostanda sular içtin, yeşerdin, taptaze bir hâle geldin ya; işte o su içiş, bu ateşe düşmen içindi. Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal! Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin. Gıda ol, kuvvet ol, düşünce ol.”
Nohut bu sözleri duyunca, “Hanımcığım, mademki iş böyledir, güzel güzel kaynarım, sen de bana yardım et ama. Sen, bu kaynatmada beni yapıp yoğuran bir mimara benziyorsun. Vur bana kepçeyle. Ne de güzel vuruyorsun. Bu suretle de kendimi kaynamaya vereyim de ona kavuşmaya bir yol bulayım!” der.

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 3, beyit nu: 4157-4208

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder