23 Kasım 2010 Salı

ÖZEL BİLGİLERİ ANCAK EHİL OLANA ÖĞRETMEK


Yusuf b. Hüseyin anlatıyor:
“- Bana Zünnûn’un Allah (cc)’ın İsm-i Â’zam’ını bildiği söylenmişti. Bu yüzden Mısır’a gidip bir yıl onun hizmetinde bulundum. Bir yıldan sonra,
“- Hocam! Sana bir yıldır hizmet ediyorum. Senin İsm-i A’zam’ı bildiğini duymuştum. Bu hizmetim karşılığında onu bana öğret! Bu hususta benden daha uygununu bulamazsın!” dedim. Sustu ve cevap vermedi. Tavırlarından, daha sonra söyleyeceğini anladım ve bekledim. Altı ay sonra beni çağırarak mendile sarılı bir kap verdi ve,
“- Arkadaşlarımızdan Fustatlı filancayı tanıyorsun. Bunu ona götür!” dedi. Kabı alıp nehir boyunca yürümeye başladım. Bir yandan da, “Zünnûn gibi biri falancaya acaba neyi , niçin hediye gönderiyor?é diye düşündüm. Köprüye vardığımda sabrım tükendi. Mendili çözdüm ve kapağı kaldırdım. İçinden bir fare fırlayıp kaçtı. Çok kızmıştım. “Galiba benimle alay ediyor!” diyerek o kızgınlıkla yanına döndüm. Beni görünce yüz ifademden olanları anladı ve,
“- Ey ahmak! Biz seni denedik. Kendisine emanet edilen bir fareye dahi ihanet eden birine İsm-i Â’zam’ı nasıl emanet edelim! Git, seni bir daha görmeyeyim!” dedi.”

Kaynak: İbnü’l-Cevzî, Kitâbu’l-Ezkiyâ (Zekiler Kitabı), İstanbul: Şule Yayınları, 2006, s. 95-96

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder