24 Kasım 2010 Çarşamba

İmaj veya İnsanları dış görünüşlerine göre değerlendirmemek

Hoca’yı bir eve yemeğe çağırırlar. O da günü gelince çağrıldığı evin yolunu tutar. Dalgınlığından mıdır, yoksa acele ettiğinden midir, bilinmez, Hoca üzerine eski cübbesini giyiverir. Ancak onunla kimse ilgilenmez; yüzüne bakan bile çıkmaz. İlgi hep güzel elbiseleri giyenleredir.
Bu durumu gören Hoca hemen evine dönüp en yeni ve süslü cübbesini giyer. Tekrar aynı eve gelince, demin yüzüne bakmayanlar yakından ilgilenmeye başlarlar.
“- Aman Hocam, şöyle buyurum…”
“- Size şu köşede yer ayırmıştık…”
Neyse, Hoca gösterilen yere oturur. Sofra tamamlanınca yemekler gelmeye başlar. Her yemeğin gelişinde Hoca kürkünün eteğini kaldırır, tasa veya tabağa yaklaştırrp:
“- Ye kürküm ye…” der.
Bir böyle, iki böyle, derken sofradakiler olayı bir türlü anlayamazlar.
“- Hoca, ne yapıyorsun? Vallahi bir şey anlamadık.”
Hoca yaşadıklarını kısaca anlattıktan sonra asıl söyleyeceğini söyleyiverir:
“- Mademki ikram, bana değil kürkedir; o zaman yemeğe o buyursun. Haydi, ye kürküm ye!..”


Kaynak: Yakup Civelek, “Ortak İslam Kültürünün Bilge ve Mizahi kahramanı Cuhâ el-Arabî: Arapların Nasreddin Hocası”, Yedi İklim, Sayı: 138-139, Yıl: 2001, s. 123. Fıkranın Nasreddin Hoca'dan önce anlatıldığına dair bkz. Sakaoğlu, 224

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder