26 Kasım 2010 Cuma

Her bilgin görünüşlü kişiye aldanmamak

Bir fakîh, bez parçaları toplamış, sarığının içine ezip büzerek yerleştirmişti. Böylece kavuğunun büyük ve iri görünmesini, halkın kendisine önem vermesini ve mescide gelince başköşeye geçirilmeyi istiyordu. Elbiselerden parçalar almış, onlarla sarığını büyütmüştü. Sarığının dışı, cennet elbiselerine benzemekteydi, fakat içi münafık gönlü gibi rezil, çirkin bir şeydi. Parça parça bezler, yünler, deriler hep o sarığın içine gömülmüştü.
Bir sabah vakti, bu gösterişli kıyafetle bir şeyler elde etmek üzere medreseye giderken, hırsızın biri de dar, karanlık bir yolda her türlü hilelere başvurup bir şeyler yapmak üzere bekliyordu. Fakîh o yola sapınca, hırsız hemen onun başından kavuğunu kaptı, işini başarmak için hızla kaçmaya başladı.
Fakîh arkasından bağırdı; “Oğul, sarığı çöz de öyle götür! Böyle dört kanatla uçar gibi gidiyorsun, ama götürdüğün hediyeyi bir aç da gör! Onu elceğezinle bir aç, elinle yoklayıp ne olduğunu anla da sonra istersen götür, sana helâl ettim!”.
Hırsız kaçarken sarığı çözer çözmez içinden yola yüz binlerce bez parçası dökülüverdi. O bir şeye yaramaz, o olmayasıca sarığından kala kala hırsızın elinde ancak bir arşın doğru düzgün bez parçası kaldı. Hırsız, elindekini yere vurup, “Ey aşağılık adam, bu hileyle beni işimden gücümden ettin!” dedi.
Fakîh dedi ki; “Hileyle seni yolundan alıkoydum, ama daha önce nasihat yoluyla seni uyardım, ‘Sarığı çöz de öyle götür’ dedim”.
Dünya da böyledir işte. Bir hoşça açılır saçılır, ama vefasızlığını da bağıra bağıra söyler!

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 4, beyit nu: 1574-1603

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder