26 Kasım 2010 Cuma

Arkadaşlığın Riskleri


Tesadüf bu ya, bir fare ile vefalı bir kurbağa dere kenarında tanıştılar, kaynaştılar. Her ikisi de bir buluşma vakti kararlaştırdılar. Her sabah bir köşeye geliyorlar, birbirleriyle gönül tavlası oynuyorlar, gönüllerini vesveseden arıtıyorlardı. Bu buluşmadan ikisinin de gönlü ferahlıyor, birbirlerine hikâyeler anlatıyorlar, birinin söylediğini öbürü dinliyordu.
Fare bir gün kurbağaya, “Ey herkese akıl veren, akıl ışığı olan kandil!” dedi; “Bazen sana bir sır söylemek istiyorum. Hâlbuki sen suyun dibinde bulunuyorsun. Dere kıyısında sana sesleniyorum, nâra atıyorum, ama sen suyun içindeyken âşıkların nârasını duymuyorsun. Ey yiğit er! Ben bu belirli buluşma vakitleriyle kanaat edemiyor, senin sohbetine doyamıyorum. Buluşmak için yirmi dört saatte bir kuşluk vaktini tayin ettin. Fakat ben bu kadar az bir vakti yeterli bulamıyorum. Bu dere kıyısında seni canla başla çağırıyorum, ama sen merhamet edip de cevap vermiyorsun. Suya dalmama imkân yok. Çünkü ben topraktan yetişmiş gelmişim. Ya bir elçi gönder bana yardım et ya da kerem et, bir belirti göster de benim sesimi sana ulaştırsın”.
Bu iş için o iki dost konuşup görüştüler. Sonunda şuna karar verdiler: Bir uzun ip bulacaklardı. İpin çekilişi, onların sırrını birbirine duyuracaktı. Fare, “İpin bir ucunu sana karşı iki büklüm olan bu kulun ayağına bağlarız, öbür ucunu da senin ayağına. Bu kupkuru yerde gerektiğinde ipi çekebileyim, sen de bu vesileyle benim derdimi anlayasın” dedi.
Bu söz kurbağanın gönlüne acı geldi. İçinden, “Bu pis beni bağlıyor galiba” dedi.
Fare, doğru yolu bulmuş olan kurbağayla buluşmak isteyince o aşk ipini çekerdi. Derken ansızın alaca bir karga süzülüp indi, fareyi yakaladı. Karga havalanınca, kurbağa da onunla beraber havalandı. Fare, karganın gagasında havalanınca kurbağa da ona bağlı olduğundan onunla beraber sudan çıktı. Fare karganın gagasındaydı, kurbağa da ipe bağlı olduğundan havalanmaktaydı. Bu hâli gören halk, “Hele bak!” diyordu, “Karga, hileyle suda yaşayan kurbağayı nasıl da avladı. Nasıl suya girdi, nasıl da onu kaptı?”
Akıl da ayıplarla dopdolu bulunan nefsten feryat eder.

Kaynak: Mevlana, Mesnevi, Cilt: 6, beyit nu: 2626-2815, 2941-2973

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder