Basra'da mücevhercilere hikaye anlatan bir Arap vardı. Bir gün çevresindekilere, yaşadığı bir olayı naklediyordu:
"Bir keresinde çölde yolumu izimi yitirmiştim. Bir lokma yiyecek yoktu yanımda. Açlıktan öleceğimi düşündüm. Umutsuzluk içinde düşe kalka yürürken bir torba gördüm yolumun üzerinde. Yiyecek sanarak sevinçle açtım. Heyhat! İnci doluydu. Öylesine üzüldüm ki, bu acıyı ömrün boyunca unutamam."
Sıcaktan kavrulan kum çölünde
Susuzluktan kıvranan insanın ağzına
İster inci, isterse sedef aksın, ne çıkar!
Sadi-i Şirazi, Gülistan, haz. Sadık Yalsızuçanlar, İstanbul: Timaş, 1997, s. 129
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder