29 Kasım 2010 Pazartesi

Özel birebir din öğretimi

Muâz b. Cebel  (ra) şöyle anlatıyor: Bir seferde Hz. Peygamber’le (sas) beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük. “Ey Allah'ın Elçisi! Beni cehennemden uzaklaştırıp cennete sokacak bir amel söyler misin!” dedim. “Mühim bir şey sordun. Bu, Allah’ın kolaylık nasip ettiği kimseye kolaydır. Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullah’a hac yaparsın!” buyurdu ve devamında, “Sana hayır kapılarını göstereyim mi?” diye sordu. “Evet ey Allah’ın Elçisi” dedim. “Oruç, cehennem ateşine perdedir. Sadaka hataları yok eder; tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz, sâlihlerin şiarıdır” buyurdu ve şu âyeti okudu: “Onlar, ibadet etmek için gece vakti yataklarından kalkar, Rablerinin azabından korkarak ve rahmetini ümit ederek O’na dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de bağışta bulunurlar.” (32/Secde, 16) Sonra Peygamberimiz sordu: “Bu din işinin başını, direğini ve zirvesini sana haber vereyim mi?” “Evet, ey Allah’ın Elçisi!” dedim. “Dinle öyleyse” buyurdu ve açıkladı: “Bu dinin başı İslâm’dır: iradeyi Allah’a teslim etmektir, direği namazdır, zirvesi cihâddır!” Sonra şöyle buyurdu: “Sana bütün bunları tamamlayan baş etkeni haber vereyim mi?” “Evet ey Allah’ın Elçisi!” dedim. “Şuna sahip ol!” dedi ve eliyle diline işaret etti. Ben tekrar sordum: “Ey Allah’ın Elçisi! Biz konuştuklarımızdan sorumlu mu olacağız?” “Anasız kalasıca Muâz! İnsanları yüzlerinin üstüne -veya burunlarının üstüne dedi- ateşe atan, dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir?” buyurdu. 
(Tirmizî, İman 8; Müslim, İman 12)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder