10 Aralık 2010 Cuma

Nasihat kabul etmeyen kimseye karşı sükut etmek


Bir zâlim, bir iklime pâdişâh olmuştu. Onun zamanında insanların günleri, gecesi gibi idi. Geceleyin onun korkusundan uyku haram idi. Bütün gün iyiler onun elinden dert ve belâda idiler. Gece olunca, temiz insanlar ellerini kaldırır, ona bedduâ ederlerdi.
Birtakım insanlar o zamanın bir şeyhine gittiler. O zâlim pâdişâh elinden zâri zâri ağladılar:
“– Ey âlim ve güzel reyli zat! Ricâ ederiz, bu pâdişâh yanına git, ona nasihat ver, Allâh’tan kork, de!” dediler.
Şeyh, cevap verdi:         
“– Yazık değil mi, onun yanında Allâh’ın adını anayım? Çünkü o, bu mübarek adın anılmasına ve Cenâb-ı Hakk’a âid sözlerin söylenmesine lâyık değildir.”
Hocam, bir kimseyi, haktan bir kenara çekilmiş görürsen, öyle kimsenin yanında hak sözünü ortaya koyma. Alçak insanlara ulûm ve fünûndan bahsedilirse, ulûm ve fünûna yazık olur. O gibilere ulûm ve fünûndan bahsetmek, dâneyi çorak yere ekmek gibidir.
O gibilere nasihat kâr etmeyince, sana düşman olur. Cân ü gönülden incinir, seni de incitir.
Yüzük taşındaki mühürün bir hassası var, basılır. Fakat muma basılırsa çıkar, katı taşa basılırsa çıkmaz.

Sadi-i Şirazi, Bostan, krş. Sadık Yalsızuçanlar, s. 93-94

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder