10 Aralık 2010 Cuma

İletişim hataları veya Söz taşıyıcılarından sakınmak


Feridun’un herkesçe övülen, beğenilen bir veziri vardı. Fikri parlaktı. Uzağı çok iyi görürdü. Bu vezir birinci derecede Allah’ın rızasını, ikinci derecede padişahın fermanını gözetirdi. Halbuki fena memur, “memleketin idaresi bunu icap ettiriyor, devletin varidatını arttırmak lâzımdır” diye halka türlü yükler yükletir.
Ahâliden birisi bir sabah Feridun’un yanına gitti.
“- Padişahım, garez üzerine değil, sadakat namına bir arzım var. Dinlemenizi rica ederim. Arzım şudur: Vezir size gizli düşmandır. Çünkü ordunun büyüklerine, küçüklerine ödünç para veriyor. Hem de “ne zaman büyük padişahımız vefat ederse, borcunuzu o zaman ödersiniz” diyerek, paranın ödenmesini vefatınıza bağlıyor. Böyle olunca verdiği paralar yanmamak için, sizin ölümünüzü istediği sabit olur!” dedi.
Bunun üzerine Feridun vezirini çağırttı. Ona, bir yaman bakış baktı:
“- Huzurumda dost gibi görünür, fakat içinden benim için fenalık düşünürsün! Böyle değil mi?” dedi.
Vezir taht önünde yer öptü, şöyle dedi:
“- Padişahım, sordun, artık işin aslını saklamak olmaz. Arzedeyim: Ey adı Cihan’ı tutan padişahım. Ben isterim ki; bütün Cihan benim gibi sizin iyiliğinizi istesin. Borca vâde olarak vefatınızı gösteriyorum. Bilirsiniz ki borç ödemek insanlara ağır gelir. Herkes vâdenin uzamasından hoşlanır. Bunun için ne kadar borçlu varsa gece gündüz “padişahımız çok yaşasın, ömrü uzun olsun, şu borcun vâdesi çabuk gelmesin” diye sıdk ile dua ederler. Dua ise mühimdir. Erenler duayı ganimet sayarlar. Dua kaza okunun önünde zırhtır, kalkandır.”
Padişah, Vezirin söylediği sözü beğendi. Yüzünün gülü tatlı bir surette açıldı. Vezirin şan ve şerefini pek yüceltti. Onu gammazlayan adamı da öyle cezalandırdı ki, söylediğine pişman oldu.
Ben gammaz kadar başı dönmüş, ters talihli uğursuz, sersem görmedim. Gammazlar cehalet ve kafasızlık yüzünden iki dostun arasına nifak sokarlar. Sonra iki dost, işi anlar, barışırlar. Gammaz da ara yerde rezil olur, kalır.
İki kimse arasında ateş yakmak, fakat ara yerde kendisi yanmak, akıl işi değildir.

Sadi-i Şirazi, Bostan. krş. Sadık Yasızuçanlar, s. 258-259

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder