13 Kasım 2010 Cumartesi

İLİM TAHSİLİNİN ÖNEMİ VE EĞİTİMDE SÜREKLİLİK (20/114, 58/11; 39/9)

"De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır!" (20/Tâhâ, 114)
İlim, gerçeğe ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaat demektir. Zıddı ise cehâlettir.
İslâm dini ilme ve ilim tahsiline, böylece zihin ve kalp âlemini tenvîre büyük ehemmiyet verir. Cehâleti ve karanlıkları ortadan kaldırmayı hedefler. Allâh Teâlâ ilk vahyettiği âyetlerde, Rasûlü'ne ve onun şahsında bütün insanlara okumayı ve öğrenmeyi emretmektedir. "Oku!" emrinin, ilk olarak inen âyetlerin içinde iki kez tekrar edilmesi, İslâm'ın ilme, ilim öğrenmeye ve öğretmeye verdiği ehemmiyeti gösterir.
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz'i ilminin artması için duâya teşvik ederek: "De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır!" (20/Tâhâ, 114) buyurmuştur. Bu mânada Peygamber Efendimiz; "Allah'a yaklaştıracak bir ilim öğrenmeksizin geçen günde, benim için hayır yoktur." (Ali el-Müttaki, X, 136) sözüyle bu emre icabet ettiğini göstermiştir. Çünkü ilim bitip tükenmeyen bir hazine olup yalnızca sahibine değil diğer insanlara ve hatta bütün canlılara da fayda verir. Zira hak ile bâtılı ayırmanın en önemli vasıtası ilimdir. İlmin artması insana yük değil, aksine onu yücelten bir fazilettir. Bu mânada insanın ilmi arttıkça tevâzuu da artar; lüzumsuz düşünce, havatır ve vesveselerden kurtulur; gerçeği anlar ve elinden geldiğince iyi bir insan olmaya gayret gösterir.
Allah Teâlâ, ilim ile meşgul olan ve öğrendiklerinin gereğini yerine getiren âlimleri üstün derecelere ve makamlara kavuşturacağı husûsunda:
"Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir." buyurmaktadır. (58/Mücâdele, 11)
Resûl-i Ekrem Efendimiz de hadis-i şeriflerinde âlimleri şöyle medhetmektedir:
"Allah, hakkında hayır murâd ettiği kimseyi dinde ince anlayış sâhibi kılar." (Buhârî , İlim, 10; Müslim, İmâre, 175)
"Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen talebe bundan müstesnadır." (Tirmizî, Zühd, 14)
İnsanın öğrendiği ilmi başkalarına öğretmesi en büyük infak ve hayırlardan biridir. Meselâ talebe yetiştirmek, kitap yazmak ve yayımlamak, günümüzün modern imkânlarından faydalanarak ilmini kendisinden sonraki nesillere intikal ettirmek, hadis-i şerifte belirtildiği üzere kişinin amel defterinin kapanmamasına ve sevabının devamlı olmasına vesile olacak sâlih ameller zümresindendir. (Müslim, Vasiyyet, 14)
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bizleri daha samimi bir şekilde ilme talip olmaya teşvik için şöyle buyurmaktadır: "Kim ilim tahsiline yönelirse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim için Allah'tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur." (Ebû Dâvûd, İlim, 1; Tirmizî, İlim, 19)
Kur'an-ı Kerim ilmin, insana müspet vasıflar kazandıran, onu Allah'a karşı daha şuurlu hâle getiren bir keyfiyete sâhip olduğunu haber vermektedir. "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (39/Zümer, 9) âyet-i kerimesini siyâk ve sibâk (öncesi ve sonrası) itibariyle tetkik ettiğimizde, bu hakîkat bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. 

Kaynak:
http://www.usveihasene.com/ic_peygmbrmzn_ilme_verdigi_deger.htm 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder