11 Kasım 2010 Perşembe

ÇOCUK EĞİTİMİNDE KALITIMIN VE EŞ SEÇİMİNİN ETKİSİ

“Tayyib (güzel, temiz) bir beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle (iyi ve bereketli) çıkar. Habis (kötü, pis, zararlı) olan beldeninki ise çıkmaz, çıksa da bir şeye yaramaz…” (7/A’raf, 58)
Ayet, çocuk eğitimde kalıtımın ve dolayısıyla eş seçiminin etkilerine işaret etmektedir.
Babanın menisi ile ana karnında çocuğu besleyen maddeleri meydana getiren unsurların ve eşyanın haram olmalarının çocuğun karakterine tesiri vardır. Bu ayeti dikkate alarak anneler, çocuklarına haram lokma ve haram süt vermemelidirler. Çünkü onlar, insanlığın karakterine şekil vermektedirler[1].
Âyette, eş seçiminde gösterilmesi gereken hassasiyete de işaret edilmektedir. Zira çocuğu doğuracak ve yetiştirecek olan kadındır. Bayraklı’nın ifâdesiyle; “İslâm, tohumluktan çıkıp fide hâline gelene değil, esası olan tarla ve tohuma yöneliyor. Eğitim doğumdan sonra başlamıyor, tohum döneminden başlıyor. Tohumu bilmeden, toprağa atmıyor. Tarlayı da dikkate alıyor.”[2]
Râğıb el-Isfahânî’nin de belirttiği üzere; maddî yaratılış gereği çocuk, ana-babadan renk, sima gibi vasıfları alırken, manevî bakımdan da ana-babanın sahip olduğu temiz seciye, izzet, şeref, iyi ahlak ve tabiat yahut bunların aksi olan çirkin huy ve davranışları veraset/kalıtım yoluyla alır.[3] Râğıb el-Isfahânî’ye göre; ayetteki  “beledu’t-tayyib (güzel ve temiz belde)”, helal lokma ile beslenen, çocuğuna da helal süt emziren kadın/annedir; böylesi bir annenin çocuğunun kişiliği güzel ve eğitim hayatı başarılı olur. “habis belde” ifadesi ise haram lokma ile beslenen, çocuğunu da öylece emzirip besleyen kadın/annedir ki onun çocuğu topluma zararlı ve eğitimi zor olur.[4]
Dodurgalı da ayet çerçevesinde şunları söylemektedir:
“Ayette geçen “iyi toprak”, “çorak toprak” terimlerini zahirî olarak toprak manasına tefsir edenler olduğu gibi, bazıları ‘iyi insan’, ‘kötü insan’, bazıları da iyi toprağı ‘mümin’, kötü toprağı ‘kâfir’ olarak tefsir etmişlerdir. Biz ikinci yorumu tercih ediyoruz. Ayette kastedilen manaya göre, yapılan evliliklerden kavruk bitkilerin çıkmamasının, ancak toprağın (evlenilecek kişinin) iyi olması ile mümkün olacağı beyan ediliyor. Ayetin kalıtıma işaret ettiği söylenebileceği gibi, eğitime işaret ettiği de söylenebilir. Öyleyse, eğitimde eş seçimini öne çıkartan ikinci husus, eğitim ve kültür çevresidir. Bir anne veya baba adayı, eşini seçerken onun yetişme tarzını ve yetiştiği çevreyi incelemelidir. Çünkü insan bir yönden kalıtımın ürünü olduğu gibi, bir yönden de eğitim ve çevrenin ürünüdür. Ayetin, eğitilmiş iyi anne-babanın çocuklarını iyi eğitecekleri için çocuklarının da iyi olacağını, kötü anne-babanın ise çocuklarını iyi eğitemeyeceklerinden çocuklarının iyi olamayacağını haber verdiği söylenebilir. Her iki durumda da kişinin eş seçiminde titiz davranıp doğru karar vermesi şart gözükmektedir. Eş seçiminde titiz davranmak, ailenin devamı için olduğu kadar, anne ve babadan oluşan bir ortamda eğitim göreceğinden, çocuğun eğitimi açısından da son derece mühimdir. İşte bu ayette, bu mühim karar sırasında çocuğun terbiye ve sıhhatli gelişmesinde en önemli unsur olan karı-koca münasebetlerini en güzel ve en istikrarlı bir istikamette devam ettirecek şartların düşünülmesi, birinci derecede nazar-ı itibara alınması istenmektedir.” [5]
Hz. Peygamber (sas), eş seçimi konusuna ve buna bağlı olarak kalıtımın çocuğa etkisine dikkat çekmiştir. Sünnete göre, öncelikle “dindar kadın” eş olarak seçilmelidir: “Kadın dört haslet için nikâhlanır: Serveti için, ailesinin asaleti için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen dindar olanı seç ki elin bereket bulsun.”[6] Hadisin son kısmı bir başka rivayette: “Sen dindar olanı seç, aksi takdirde zarar edersin.”[7] şeklinde yer almaktadır. Konuyla ilgili bir başka rivayet ise şöyledir: “Çöplükte yetişen (kırmızı gül)den sakının, yani kötü muhitte yetişen güzel kadından sakının.”[8]
Evlenilecek erkek için de aynı şartlar aranmaktadır: “Dindarlığını ve ahlâkını beğendiğiniz birisi, sizin veliliğiniz altında olan bir kadın ile evlenmek istediğinde onu kabul edin. Yoksa yeryüzünde büyük bir fitne ve fesad ortaya çıkar.”[9]
Kalıtımsal özelliklerin etkisine işaret eden bir hadis ise şöyledir: “Nutfeleriniz için (kadının) hayırlısını tercih edin. Kendinize denk olanlarla evlenin, denklerinizin kızını isteyin. (Çünkü kadınlar, erkek kardeşlerine veya kız kardeşlerine benzeyen çocuklar doğururlar[10]).”[11]
Bu hadislerde Hz. Peygamber, çocuğun sahip olacağı özellikler açısından kalıtımın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiş ve bu öneme binaen eş seçerken, eş adayının kendisini, yetiştiği çevreyi ve onun akrabalarını araştırıp ona göre karar verilmesini öğütlenmiştir. Çünkü evlilik demek, çocukların sosyalleştirildiği ve eğitildiği aile kurumunu kurmak demektir. Bu sebepten, eşlerin birbirlerinde arayacakları vasıflar, çocukların eğitimiyle yakından alâkalıdır.
Araplar da eş seçerken kalıtım faktörünü dikkate alırlardı. Ebû Amr İbnu’l-Alâ anlatıyor: Bir adam, “Ben çocuğumu görmeden anasını almam” dedi. “Bu nasıl olur?” diye sorulunca, “Evleneceğim kadının annesine ve babasına bakarım. Çünkü çocuk bunlardan birine çeker” cevabını verdi.[12]


[1] Bayraktar Bayraklı, Kadın, Sevgi ve Temel Haklar, s. 82
[2] Bayraklı, İslâm’da Eğitim, s. 130
[3] Râgıb el-Isfahânî, Tafsîlu’n-neş’eteyn ve tahsîlu’s-saadeyn, Mısır 1323, s.49’dan Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişme ve Kalite Kavramları, s.36
[4] Geniş bilgi için bkz. Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, VII, 169-172
[5] Dodurgalı, a.g.e., s. 147-148
[6] Buhârî, Nikâh, 15; Müslim, Radâ, 53-54
[7] Ahmed, Müsned, II, 80; Ebû Ya‘lâ, Müsned, II, 292; İbn Hibbân, Sahîh, IX, 345; Hâkim, Müstedrek, II, 174
[8] Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, II, 96 (957); İbn Ebî Hâtim, Cerh ve’t-Ta’dîl, IV, 139 (608); V, 369 (1729); Deylemî, Müsned, I, 382 (1537). Hadîsin diğer kaynakları ve sıhhat durumu için bkz. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 319-320 (755)
[9] Tirmizî, Nikâh, 3; İbn Mâce, Nikâh, 46
[10] Hadîsin bu kısmını da kaydeden kaynaklar için bkz. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 358 (960); Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, III, 237. İbn Hacer hadîs için “kavî” demiştir. (Fethu’l-Bârî, II, 26)
[11] İbn Mâce, Nikâh, 46. Ayrıca bkz. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IV, 25; Dârekutnî, Sünen, III, 298-299, hn. 196-197; Beyhakî, Sünen, VII, 133, hn. 13536; Hâkim, Müstedrek, II, 176, hn. 2687. Hadîsin değişik rivâyetleri ve sıhhat durumu için bkz. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 358 (960). Benzer bir hadîs için bkz. Buhârî, Nikâh, 12
[12] İbn Kuteybe, Uyûnu’l-Ahbâr, IV, 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder