9 Ocak 2011 Pazar

Öğrenilmesi gereken sekiz temel mesele


Bir gün Şakik- Belhî, talebesi Hatem el-Asamm'a sorar:
- Kaç senedir benim derslerime devam ediyorsun?
- Otuz üç seneden beri...
- O halde söyle bakalım; bu zaman zarfında benden neler öğrendin?
- Sizden sekiz mesele öğrendim efendim.
- İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Ömrüm seninle birlikte geçti de, sen benden ancak sekiz mesele mi öğrendin?
- Evet hocam, yalan söylemeyi sevmem. Ben bu sekiz meseleden başkasını öğrenmedim.
- O halde benden öğrendiğin sekiz meselenin ne olduğunu anlat bakalım.
- Birincisi: Mahlûkata baktım, her birinin bir dostu olduğunu gördüm. Fakat bütün bu dostlar, kendilerini, en çok kabre kadar tâkip etmekte ve orada bırakarak geri dönmektedir. Bunu görünce, kendime sevapları dost edindim ki mezarda da benden ayrılanlasın ve beni tâkip etsinler.
- Çok güzel söyledin! İkincisi nedir?
- Allah Teâlâ'nın “Her kim de Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini kötülüklerden alıkoymuşsa, onun varacağı yer muhakkak cennettir” (79/Nâziat, 40-41) ayetine baktım ve bildim ki hak, ancak Allah'ın sözündedir. Onun için var kuvvetim ile nefsimi şehvetlerden uzaklaştırmaya çalışıp Allah'a itaat devam ettim.
Öğrendiğim üçüncü mesele: Gene bu mahlûkata baktım ve gördüm ki, herkesin yanında kıymetli saydığı bir eşya vardır ve bu onu yükseltmektedir. Allah Teâlâ'nırı 'Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir; Allah katındaki rahmet hazineleri ise bâkidir' (Nahl/96) sözünü düşündüm. Onun için elime ne geçerse, nefsime kıymetli görünen ne varsa onu Allah'ın yanına korusun diye gönderiyorum. (O'nun rızasını kazanmak için dağıtıyorum)
Dördüncüsü, şu mahlûkata baktığım zaman gördüm ki, her biri, mala, ticarete, sana ve şöhrete meylediyor. Bütün bunların mânâsını düşündüm ve hepsinin boş şeyler olduğuna karar ver dim. Sonra Allah Teâlâ'nın şu ayetine baktım: 'Sizin en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır' (Hucurât/13). Bu ayeti gördükten sonra takvâya sarılarak Allah nezdinde şerefli olmayı istedim.
Beşincisi, şu mahlûkâta baktım ve gördüm ki, birbirine taarruz eder, birbirini kötüler ve lânet okur. Bütün bu hareketlerin sebebini hasedde gördüm. Sonra Allah Teâlâ'nm şu ayet-i celilesine dik katle eğildim: 'Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar? Onların bu dünya hayatındaki rızıklarmı aralarında biz böldük' (Zuhruf/32). Bu ayetin ifade ettiği mânâya sarılarak hasedden şiddetle kaçtım; çünkü rızık taksimatını Allah Teâlâ'nm yaptığına katiyetle iman ettim. Böyle olunca halktan kaçmayı tercih ettim, halkın düşmanlığından kendimi korumuş oldum.
Altıncısı, halka baktım ve gördüm ki herkes birbirine saldırıp kavga ediyorlar. Bu manzarayı görünce Allah'ın şu ayetini düşündüm: 'Hakîkaten şeytan (öteden beri) size düşmandır; siz de onu düşman edinin' (Fâtır/6). Sadece ezelî düşmanımız olan şeytana düşman kesildim ve son derece hassas tedbirler alarak ondan öcümüzü almaya çalıştım. Çünkü onun bana düşman olduğuna Allah şahidlik etmektedir. Şu halde ondan başkasına düşmanlık beslemeyi bırakmak benim için vazife oldu.
Yedincisi, baktım şu mahlûkata ve gördüm ki, herkes bir parça ekmeğin arkasında koşarak kendini rezil ediyor. Bir parça ekmeğe sahip olmak için gayri meşrû işler yapıyor. Bunu görünce Allah Teâlâ'nm şu ayetini düşündüm: 'Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa hepsinin rızkı Allah'a aittir' (Hûd/6). Bildim ki, rızkı Allah'a ait olan canlılardan biri de benim. Bundan ötürü Allah için gere ken vazifeye daldım. Âdil olan Allah'ın nezdindeki rızkımı ise Allah'ın merhametine bıraktım.
Sekizinci ise, bakıp gördüm ki, insanların herbiri, kendisi gibi yaratık olanlardan birine sırtını dayamış. Kimisi tarlasına, kimisi ticaretine, kimisi beden gücüne ve kimisi de sanatına güven mekte... O zaman Allah'ın şu ayetine sarıldım ve sadece Allah'a tevekkül ettim, yalnız o bana kâfidir dedim: 'Kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter; muhakkak ki Allah emrini yerine getirendir' (Talâk/3).
Bunun üzerine Şakik 'Ey Hâtem! Allah seni muvaffak etsin. Ben Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan ilimlerine baktım ve gördüğüm diyanet ve hayır çeşitleri, senin saydığın nesnelerden başkası değildir. Her müsbet şey, senin saydığın sekiz temel üzerine bina edilmiştir. Bu saydığın sekiz şeyle amel eden bir kimse Allah'ın peygamberlerine göndermiş olduğu dört kitaba da uygun hareket etmiş olur dedi.
İhyau Ulumiddin, I, 167-169

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder